Kongre hareketi artık Halkların Demokratik Kongresi
Kuruluşunu
gerçekleştiren halkların demokratik kongresi yıllardır içinde "Ortaklaşsak
ne güzel olur be!", "Neden bu kadar kopukluk var?",
"Her taraf fraksiyon oldu yahu. 30 parçaya ayrıldık.", "Aynı
sorunla ilgili 30 eylem yapılıyor, neden beraber yapılmıyor?" sorularını
gerçekten bir ortaklık istediği için barındıran 3-5 (hakaten az olduğunu
belirtmek için bu sayıyı veriyorum) insanın belki de umudu. Bu soruların
haklılığı üzerine değil cevabın HDK olup olmayacağı üzerine bir şeyler söylemek
istiyorum..
Kongre 7-8 yıldır üzerine
düşünülen Çatı Partisinin bir devamı, gerçekleşmesi süreci. Aslına bakılırsa
Kürt hareketi ve sol hareket(ler)in beraber hareket etmesi üzerine bir deneme.
Kürt hareketinin öncülüğünde gerçekleşen bu denemeye 20'den fazla örgütün katıldığı
bir kongreyle tartışmalarına/kuruluşuna başladı.
13 dilde (Roman, Laz,
Çerkez, Rum, Ermeni, Yezidi, Zaza, Kürt, Arap, Süryani....), Türkiye'deki halkların selamladığı "Ben de varım!"
dediği bir açılış konuşmasıyla başlayan kongre, dil ve kültür zenginliğinin
gerçek bir göstergesiydi. 72,5 millet değil o buçukluk sayılan 'çingene'lerin
de orada olduğu, 73 milletin dillendirildiği bir konuşmayla giriş yapıldı.
Konuşan hemen hemen herkes asimilasyon ve inkarın ortak olduğu bu yüzden de
mücadelenin de ortak olması gerektiği vurgusunu yaptı.
Bir öncekilerden farkı
Kongrenin diğer kongrelerden en belirgin farkı, delegelerin gerçekten %50'sinin kadın olduğu 825 delegenin içerisinde, Türkiye'nin 7 bölgesinden, bir çok şehrinden katılımcılar olması. Hiçbir kongrede (en azından benim görmediğim) "olamayan" engelliler , LGBT bireyleri ve bağımsız bireyler oradaydı. Birkaç insan falan da değil görmezden gelinemeyecek kadarlardı. Önüne tüm ezilenlerin; işçilerin, emekçilerin, göçmenlerin, kadınların, LGBT bireylerin, köylülerin, gençlerin, engellilerin, emeklilerin, tüm inanç topluluklarının, yaşam alanları tahrip edilenlerin ortak bir mücadele zemininde buluşması gibi geniiiiş bir yelpazeyi önüne koyan kongre ilk buluşmasında en azından yukarda sayılanların herhangi birinin içerisinde olan bireyleri barındırdığı için bile bir ilk. Bu kadar geniş bir yelpazeye kendini koyamayan Tkp, Ödp, Dip, Halk Cepesi, Halkevleri gözlemci olarak bile katılmayıp kendinin 'hiçbir yerde' olduğunu göstermek mi istedi orasını bilemeyeceğim ama orada olmamalarının tek bir sebebi var diye düşünüyorum: Kürt halkına ve onun mücadelesine olan uzaklıkları kısacası ulusalcılıkları (lafı bazen uzatmadan dolandırmadan söylemek gerek bence). Bu geniş ortak zemine daha uygun bir isim bulunabilirdi belki çünkü Halkların Demokratik Kongresi sadece halkların dil ve kültür problemleri ile ilgilenecek gibi görünebilir ama ismin yapılacak işlerin yanında hiçbir öneminin de olmayacağını vurgulamak isterim.
Bir öncekilerle aynılıkları
Hala içerisinde "Yaw, biz
işçi sınıfının mücadelesine destek veriyoruz kardeşim!", "Sınıf
mücadelesi her şeyin üzerindedir." gibi yarı mücadeleleri yarıştırma yarı
ulusalcılık çevirmesi sözleri barındıran bir çok yapı gerek konuşmalarında
gerekse program önerilerinde bunu bir kez daha dile getirdiler. İşçilerin,
dilimi konuşamıyorum haykırışlarına kulak asmayarak, ekmek yemek daha önemli
bilgiçliği yakışık almıyor açıkçası. Bir diğer karın ağrısı da 100 yıllardır
bitmeyen kadınların bağımsız mücadele alanları mı olmalı, yoksa erkeklerle
ortak mı mücadele etmeli? Neyse ki bu tartışmayı içerisinde tüketmiş olan
birçok bağımsız feminist ve kürt kadını, gerekli cevabı vererek kapatabildi ama
şunu da söylemek isterim ki; bir çoğu feminist
hareketin de içinde olan sol fraksiyonlar/örgütlerin içerisinde aslında o kadar
da feminist olmama canavarı, bir sonraki genel kurul için seçilecek delegelerin
sadece %20'sinin kadın olmasının fark edilmesiyle hortladı. %80
örgüt-il-bölge delegesini erkek seçmişti. Bu tartışma tekrar delege seçimi ve
sayının artırılması sonucu %43'e yükseldi. Sonuç istenilen gibi olmasa da
değişti.
Sonuç olarak; içinde bu kadar zengin bir kitleyi barındırabilecek bir politik parti-örgüt tanımlayabilirsek bu Türkiye halkları ve ezilenleri için neresinden tutarsak tutalım iyi olacaktır. Ama zaten önemli olan 'Vazgeçilmeyen ilkeleri, programatik görüşleri','seçimlerde öne çıkmak için kirli anlaşmazlıkları', 'Ulusalcılığı', bir kenara bırakarak; bağımsızları, engellileri, LGBT'leri ve kadınları, mücadelelerini ve sadece ezilmişliklerini 'GERÇEKTEN' (sözde olmayan) tanıyarak, sadece iktisadi değil, siyasi ve manevi ihtiyaçlar için, ötekinin mücadelesini kendimizin mücadelesi olarak gören bir yerden tutmak asıl sorun. Kürt özgürlük mücadelesine böyle bir kongreye ön ayak olduğu için önce teşekkür ediyorum ve artık diyorum ki; "Bıktım solun saçma mesafesinden devrim hevesinden; kadın, azınlık, LGBT ekoloji gibi dinamikleri sona koymasından, burada bir damar var varın gelin onu patlatalım."
Naylon Branda
Sadece bir muhalefet merkezi değil, alternatif yaşam önerileri üreten ve bunların uygulanabilme yollarını da anlatan bir odak olması dileğiyle selamlar.
YanıtlaSil